Araştırma
Proje Adı |
İdil Bulgar Türkçesi ve Çuvaş Türkçesinin Söz Varlığının Anlam Bilim Çerçevesinde Karşılaştırılması |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
FÜBAP |
Proje Ekibi |
Ercan ALKAYA |
Proje Özeti |
Sözcüklerin sahip olduğu temel, yan, mecaz anlamlarını inceleyen bilim dalına anlam bilim ya da semantik denir. Bir dil çeşitli dönemlerinde ses ve şekil yönünden değişikler gösterdiği gibi anlam yönünden de değişiklikler, farklılaşmalar gösterebilir. Dilin dönemleri arasındaki değişikleri incelemek genel anlamda, tarihsel dil bilimin çalışma alanı olmakla birlikte, anlam değişmeleri ele alındığında anlam bilimin konusu haline gelir. Bu bağlamda yapılan çalışmalar diyakronik anlam bilim içerisinde değerlendirilir. Türkçe, İlk Türkçe Çağı'ndan sonra Batı ve Doğu Türkçesi olmak üzere iki kola ayrılmıştır. Doğu Türkçesi Türkçe denilen Ortak Türk dilini oluştururken Batı Türkçesi Ogur, Bulgar, Hazar boylarının konuştuğu tarihî lehçeler ile çağdaş Çuvaş Türkçesini oluşturmuştur. Bugünkü yazında bu iki tarihî Türk dili kolu Eski Doğu Türkçesi ve Eski Batı Türkçesi olarak adlandırılmaktadır. Eski Batı Türkçesinin tarihî dönem lehçeleri dokümante edilmeleri açısından sınırlı bir durum sergilemektedirler. Birkaç yazılı metinden ibaret kalan Tuna Bulgar Türkçesi ile mezar taşlarında izlerine rastlanan İdil Bulgar Türkçesi bu sınırlı dokümantasyonun tespit edilen örnekleridir. İdil Bulgar Türkçesinin çağdaş dönemdeki devamı ise Çuvaş Türkçesidir. Eski Batı Türkçesinden gelişen Türk lehçeleri Doğu ya da Ortak Türkçeden fonetik, morfolojik ve semantik açıdan değişikler gösterdiği gibi kendi içerisinde yine değişiklikler göstermektedirler. Bu çalışmada Eski Batı Türkçesinin tarihî kolu olan İdil Bulgar Türkçesi ile onun çağdaş devamı Çuvaş Türkçesinin söz varlığı anlam bilim çerçevesinde karşılaştırılarak değişiklikler tespit edilecektir. |
Proje Adı |
Tatar Türkçesi Ağızlarında İkilemeler |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
FÜBAP |
Proje Ekibi |
Ercan ALKAYA |
Proje Özeti |
İkilemeler, bir dilin anlatım süreci içerisinde açıklama, pekiştirme, netleştirme gibi pek çok amaçla sözcüklerin ses, şekil ve anlamları dikkate alınarak art arda dizilmeleri sonucunda meydana gelen kalıp ifadelerdir. Bu kalıp ifadelerin bir kısmı yazı dilinde varlığını sürdürürken bir kısmı da ağızlarda yaşamaktadır. Dilin zenginleştirici unsurlarından olan ikilemeler, Türk dilinin tüm lehçelerinde karşımıza çıkmaktadırlar. Türk Dilinin İdil-Ural koluna giren lehçelerden biri olan Tatar Türkçesinde de birçok ikileme örneğinin olduğu görülmektedir. Yapılan çalışmalara bakıldığında Tatar Türkçesi yazı diline dair bazı ikileme çalışmaları yapılmıştır. Ancak Tatar Türkçesinin ağızlarında yer alan ikilemelere dair herhangi bir çalışma tespit edilememiştir. Çalışmada Tatar Türkçesi ağızlarının sözlüğü niteliğindeki "Tatar Tĭlĭnĭŋ Zur Dialĭktologik Süzlĭgĭ" adlı ağız sözlüğü taranarak sözlükteki Tatar Türkçesinin üç büyük ağzına ait olan Orta Bölge Ağzı, Mişer ve Sibirya ağızlarında yer alan ikilemelere yer verilecektedir. Ağızlarda görülen ikilemeler köken, sözcük türü, yapı ve anlamları bakımından üç ana başlıkta ele alınacaktır. Çalışma bu yönüyle özelde Tatar Türkçesi ile ilgili çalışmalara genelde ise Çağdaş Türk Lehçeleri alanına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. |
Proje Adı |
Çağdaş Türk Lehçelerinde Ünsüz Uyumunun İncelenmesi |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
TÜBİTAK (TÜBİTAK-1002) |
|
Proje Yürütücüsü: Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN, Araştırmacı: Öğr. Gör. Dr. Remzi ÇALIŞIR; Yardımcı Araştırmacı Y.Lisans Öğrencisi Aleyna ALEVSAÇAN |
Proje Özeti |
Sesler anlam değiştirici yani ses birim (fonem) olabilme özellikleri sayesinde bir dildeki söz varlığını oluşturan tüm sözcüklerin asıl kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca sesler, sadece sözcüklerin değil bir dildeki tüm eklerin de kaynağı durumundadır. Özellikle farklı sözcüklerin türetiminde ve sözcüklerin çekimlenmesinde yer alan yüzlerce ekin oluşumunu sağlayan bu sesler, Türkçe gibi sondan eklemeli diller için ayrı bir önem arz etmektedir. Dilin söz varlığının ve kullanım alanı içerisindeki morfolojik yapıların temel kaynağı durumundaki seslerin kendi içinde bir düzeni vardır. Bu düzeni sağlayan ise sesler arasındaki uyumdur. Ses uyumu, bir dilde sözcükleri meydana getiren ünlü ve ünsüz seslerin bir araya gelirken taşıdığı ahenktir. Sesler arasındaki uyum veya uyumsuzluk, seslerin kimliklerini kazandıkları çıkış yerleri veya çıkış biçimleri ölçüt alınarak değerlendirilir. Ses uyumları Türkçede üç farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bu uyumlar; ünlü-ünlü uyumu, ünlü-ünsüz uyumu, ünsüz-ünsüz uyumudur. Çalışmanın ana eksenini oluşturan ünsüz-ünsüz uyumu, Türkçede sözcüklerin eklerle genişletilmesi sırasında veya yan yana gelen hecelerde bulunan iki ünsüzün ötümlülük ve ötümsüzlük bakımından birbirine uygun olması temeline dayanan bir uyumdur. Bu kurala göre ötümlü bir ünsüzün (/b/, /c/, /d/, /g/, /ğ/, /j/, /v/, /z/) yanına yine ötümlü bir ünsüz, ötümsüz bir ünsüzün (/p/, /ç/, /t/, /k/, /h/, /ş/, /f/, /s/) yanına ise ötümsüz bir ünsüz gelebilir. Ötümsüz karşılığı bulunmayan ötümlü ünsüzler (/l/, /m/, /n/, /r/, /y/) ise hem ötümlü hem de ötümsüz ünsüzlerle yan yana gelebilirler. Bu kural hem Türkiye Türkçesi özelinde hem de Türkiye Türkolojisi bakış açısıyla yazılmış olan diğer lehçe gramerlerindeki ünsüz uyumu için genel bir kabul oluşturmaktadır. Fakat bu genel kabul Türkçenin tarihî ve çağdaş lehçeleri için değerlendirilecek olursa kendi içerisinde bazı çelişkili durumlar içermektedir. Ünsüz uyumunda ötümlülerle ötümlülerin, ötümsüzler ile de ötümsüzlerin yan yana gelme durumunda her hangi bir çelişki bulunmamakla birlikte; ötümsüz bir ünsüzün yanına ötümsüz karşılığı bulunmayan ötümlü ünsüzlerin (/l/, /m/, /n/, /r/, /y/) gelme durumunun uyum içerisinde sayılması bir çelişki oluşturmaktadır. Çünkü Tuva, Karakalpak, Kazak, Kırgız Türkçeleri gibi çeşitli Türk lehçelerine bakıldığında ötümsüz karşılıkları bulunmayan ötümlü ünsüzlerin (/l/, /m/, /n/, /r/, /y/) ötümsüz bir ünsüz üzerine geldiği durumlarda yanındaki ötümsüz ünsüze benzeşme eğilimi göstermesi ötümlü-ötümlü, ötümsüz-ötümsüz uyumunun istenildiğinde kendi içerisinde işletilebilme durumunu kanıtlar niteliktedir. Çağdaş Türk yazı dillerinde sözcük kök ve gövdelerinin son sesleri ile sözcük üzerine getirilen eklerin ilk seslerinin uyumunun tespit edilmeye çalışılacağı bu çalışmada, ünsüzlerin sadece ötümlülük (ötümlü+ötümlü), ötümsüzlük (ötümsüz+ötümsüz) uyumları değerlendirmeye tabi tutulacak olup diğer bazı yapılar müstakil lehçelerin fonetik temayülleri gereği uyum içerisinde sayılmış olmasına rağmen çalışmada Türkçenin genel uyum mantığı esası doğrultusunda uyumsuz olarak değerlendirilecektir. Çalışma sonucunda çağdaş Türk yazı dillerindeki ötümlülük-ötümsüzlük uyumunun Türkçenin genel uyum mantığı çerçevesinde nasıl ve ne kadar işletildiği ile hangi eklerin uyuma direnç gösterip göstermediği belirlenmeye çalışılacaktır. |
Proje Adı |
Oğuz Grubu Türk Lehçelerindeki Mikrotoponimlerin Eski Türkçedeki İzleri |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
YÖK (ADEP) |
Proje Ekibi |
Proje Yürütücüsü: Doç.Dr. Süleyman Kaan YALÇIN, Yardımcı Araştırmacı Prof.Dr. Ahmet BURAN , Yardımcı Araştırmacı Prof.Dr. Ercan ALKAYA , Yardımcı Araştırmacı Doç.Dr. Mehmet ÖZEREN , Yardımcı Araştırmacı Arş.Gör. Veysel İbrahim KARACA , Yardımcı Araştırmacı Öğr.Gör. Remzi ÇALIŞIR , Yardımcı Araştırmacı Öğr.Gör. Ertuğrul ÇEÇEN , Yardımcı Araştırmacı Arş.Gör. Pervin EYVAZOV , Yardımcı Araştırmacı Prof.Dr. Meherrem MEMMEDLİ , Yardımcı Araştırmacı Prof.Dr. Nadejda ÖZAKDAĞ |
Proje Özeti |
Dil yaşanılan coğrafyanın sosyal, kültürel ve fiziki özellikleriyle şekillenen ve binlerce yıl bünyesinde şekillendirdiği unsurları gelecek kuşaklara aktarmayı sağlayan önemli bir kaynaktır. Bu yönüyle hem kültürü biçimlendiren hem de kültürle biçimlenen olguların başında gelen dil, aynı zamanda bir milletin kendi kimliğini ve bakış açısını ortaya koyan kimlik sözcüklerin de sahibidir. Kimlik sözcükler bir milletin kendine mahsus sosyal, kültürel, tarihî ve edebî anlayışı içerisinde şekillenen, o milletin dili içerisinde en eski devirlerden itibaren bulunan ve milletin özünü yansıtan çekirdek sözcüklerdir. Bu kimlik sözcüklerden biri de Türk milletinin tarihî, edebî, sosyal ve kültürel imbiğinden süzülerek gelen mikrotoponimlerdir. Mikrotoponimler, literatürde mevki adları, mikro coğrafi adlar, silikyeradları vb. gibi adlandırmalarla da yer almaktadır. Yer adlarının (toponimlerin) bir alt kolu durumundaki mikrotoponimler, bir bölgenin, bir yerleşimin yalnızca sakinleri tarafından bilinen; fakat diğer yerleşimlerin sakinlerince bilinmeyen ve bu sebeple haritalarda yer bulmayan nesilden nesile, kulaktan kulağa aktarılarak yaşayagelen dağ, tepe, mera, ekinlik, mevki, sel yarıkları, höyük, kuyu, küçük akarsu kıvrımları, kışlaklar, pınarlar, bağ evleri gibi yeradcıl nesnelerin adlarını araştıran yeradbilim kolu şeklinde tanımlanmıştır (Şahin, 2015: 82). Mikrotoponimler yalnızca halk hafızasında yer aldığından ve ancak derlenerek tespit edilebilen adlandırmalar olduğundan yeradbilim için oldukça önem taşımaktadır. Mikrotoponimler geçmişe ışık tutması ve toplumların kültürel yapısını ortaya koyması açısından üzerinde çokça çalışılmaya başlanan alanlardan biri haline gelmiştir. Bu alanla ilgili olarak en dikkat çekici özelliklerden biri de mikrotoponim adlandırmalarındaki Eski Türkçe izlerdir. Fakat mikrotoponim çalışmalarına bakıldığında daha çok derleme ve tasnif ağırlıklı çalışmaların olduğu; Eski Türkçe izlerin takip edildiği, arkaik unsurların ön plana çıkarıldığı karşılaştırmalı çalışmaların ise oldukça az ve dar kapsamlı olduğu görülmektedir. Toplumların yerleşme ve kültür tarihinin aydınlatılmasında yer ve coğrafya adlandırmaları önemli kaynak malzemelerdir (Kök, 2004: 2036). Bu yönüyle toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal izlerinin takip edilebildiği en önemli alanlardan birini oluşturan mikrotoponim adlarındaki Eski Türkçe izlerin tespit edilmesi, geçmişle kurulacak dil, tarih ve kültür ilişkileri açısından ayrı bir ehemmiyet taşımaktadır. Proje kapsamında mikrotoponim çalışmalarına karşılaştırmalı bir bakış açısı kazandırmak için art ve eş zamanlı dil bilimsel yöntemler ışığında doküman analiz tekniği ve saha çalışmaları kullanılarak Oğuz grubu Türk lehçeleri içerisinde yer alan Türkiye, Azerbaycan, Gagavuz ve Türkmen Türkçelerinin yazı dili ve ağız sözlüklerindeki Türkçe mikrotoponimler tespit edilecek fonetik, morfolojik ve semantik anlamda Eski Türkçe dönemindeki mikrotoponimlerle eşleştirilerek Oğuz grubu Türk lehçelerindeki mikrotoponimlerle ilgili Eski Türkçe izler ortaya konulmaya çalışılacaktır. Proje, hem yer adlarına (toponim) hem de mikrotoponim (silikyeradları) çalışmalarına farklı bir bakış açısı getirmenin yanı sıra Türk lehçelerinin söz varlığı ortaklıklarına da kaynaklık edecektir. |
Proje Adı |
Beyin Tabanlı Dilsel Gelişim Keşif Mimarisinin Makina Öğrenmesi Kullanılarak Oluşturulması: Kâşif |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
Avrupa Birliği (COST) |
Proje Ekibi |
Proje Yürütücüsü: Doç. Dr. Şengül DOĞAN; Araştırmacı: Doç. Dr. Türker TUNCER, Danışman: Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN |
Proje Özeti |
Beyin tabanlı dil öğretim yöntemlerinin oluşturulması. |
Proje Adı |
Otomatik Dil/Aksan Sınıflandırma Programının Konuşma Sinyalleri Kullanılarak Geliştirilmesi |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
TÜBİTAK (TÜBİTAK-1002) |
Proje Ekibi |
Proje Yürütücüsü: Doç. Dr. Erhan AKBAL, Araştırmacı: Doç. Dr. Şengül DOĞAN; Doç. Dr. Türker TUNCER, Danışman: Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN |
Proje Özeti |
Otomatik Dil/Aksan Sınıflandırma Programının Konuşma Sinyalleri Kullanılarak Geliştirilmesi |
Proje Adı |
Afete Yönelik Çatışma Dilinin Yapay Zekâ İle Yönetilmesi |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
TÜBİTAK (TÜBİTAK-1001) |
Proje Ekibi |
Proje Yürütücüsü: Doç. Dr. Ayşe MEYDANOĞLU, Araştırmacı: Doç. Dr. Beyzade Nadir ÇETİN; Doç. Dr. Enes ERDİM, Doç. Dr. Mesut TOĞAÇAR; Doç. Dr. Tuncay KARATEKE, Prof. Dr. Kenan PEKER Danışman: Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN |
Proje Özeti |
Afete Yönelik Çatışma Dilinin Yapay Zekâ İle Yönetilmesi |
Proje Adı |
Eski Türkçedeki Apelyatif Mikrotoponimlerin Hakas Türkçesindeki İzleri |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
FÜBAP |
Proje Ekibi |
Proje Yürütücüsü Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN |
Proje Özeti |
Ad bilim (onomastik), dil bilimin en önemli alanlarından birini oluşturmaktadır. Ad bilimin en önemli alt kollarından birini ise yer ve mekân adları oluşturmaktadır. Yer/mekân adları, kendi içinde özel yer/mekân adları (onimiler) ve özel bir adlandırmaya dayalı olmayan cins yer/mekân adları (apelyatifler) olarak ikiye ayrılmaktadır. Yer/mekân adları, dil bilimsel çalışmaların önemli bir bölümünü oluşturmakla beraber; geçmişe ışık tutması ve toplumların kültürel yapısını ortaya koyması açısından üzerinde en çok çalışılan alanlardan biri haline gelmiştir. Bu alanla ilgili olarak en dikkat çekici özelliklerden biri de yer/mekân adlarındaki Eski Türkçe izlerdir. Toplumların yerleşme ve kültür tarihinin aydınlatılmasında yer ve coğrafya adlandırmaları önemli kaynak malzemelerdir. Bu yönüyle toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal izlerinin takip edilebildiği en önemli alanlardan birini oluşturan yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe izlerin tespit edilmesi, geçmişle kurulacak dil, tarih ve kültür ilişkileri açısından ayrı bir ehemmiyet taşımaktadır. Hakas Türkçesi söz varlığında yer alan yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe izler belirlenirken sözcüklerin tarihî dönemlerde kullanılmış olan biçimlerinin birebir korunmasıyla veya tarihî dönemlerdeki formuna en yakın bir şekilde eşleşmesiyle ortaya çıkan dil birimlerine yer verilecektir. Bu çalışmada Hakas Türkçesinde yer alan tüm yer ve mekân adlarının söz varlığı açısından taşıdığı Eski Türkçe izlerin ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. Bu amaçla içerisinde 16.665 madde başı sözcük bulunan ve Türk Dili Kurumu tarafından yayımlanan "Hakas Türkçesi Sözlüğü" adlı eser taranarak elde edilen ve özel bir adlandırmaya dayalı olmayan cins yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe eşleşmeler ortaya konulmaya çalışılacaktır. Ayrıca ihtiyaç duyulduğu takdirde çalışma ile ilgili olarak Türkiye'de yaşayan Hakas kökenli kişilerden derlemeler veya Hakasya'da yaşayan Hakaslarla online görüşmeler yapılacaktır. Çalışma bu yönüyle özelde Hakas Türkçesindeki yer adları bilimine genelde de Türk ad bilimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır. |
Proje Adı |
Türkiye ve Azerbaycan Türkçesi Ağızlarındaki Karakter Adlarının Karşılaştırılması |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
FÜBAP |
Proje Ekibi |
Proje Yürütücüsü: Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN |
Proje Özeti |
İnsanoğlu yaratılışından itibaren sahip olduğu dil yeteneği sayesinde kendisini, yaşadığı çevreyi, görebildiği ve hissedebildiği bütün yapıları anlamaya, anlamlandırmaya ve bu doğrultuda adlandırmaya çalışmıştır. Bu birbirinden farklı adlandırmalar neticesinde dil bilimin dallarından biri olan ad bilim oluşmuş ve bu bilim dalıyla birlikte dillerdeki adlandırmalar üzerine çeşitli araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Ad bilim (onomastik), dil bilimin en önemli alanlarından birini oluşturmaktadır. Kendi içerisinde kişi adları, yer adları, bitki adları, hayvan adları vb. gibi alt kolları bulunan ad bilimin karakter adlandırmalarına ait bir alt kolu bulunmamaktadır. Ancak karakter kavramı; tarihten folklore, kültürden antropolojiye, dil bilimden arkeolojiye, felsefeden eğitime birçok bilim dalıyla etkileşim içerisinde olan ve bu yönüyle bireyin ve toplumun çeşitli yönlerden gelişmesine zemin hazırlayan önemli bir unsurdur. Öyle ki, her kültürde farklı bakış açılarıyla kendine yer bulmuş olan karakter kavramı; toplumların dünyaya bakış açılarını, olaylar karşısında verdikleri tepkileri, duyarlılıkları ve duyguları ile sosyo-kültürel yapılarını gözler önüne sermesi açısından çok önemlidir. Bu nedenle karakter kavramına ait adlandırmaların bilimsel açıdan incelenmesi tarihsel ve kültürel anlamda Türk adbilimine önemli katkılar sunacaktır. Çalışmada Türkiye Türkçesi ağızlarının sözlüğü niteliğindeki "Türkiye Halk Ağzından Derleme Sözlüğü" ile Azerbaycan Türkçesi ağızlarının sözlüğü niteliğindeki "Azerbaycan Dialektoloji Lüğeti" adlı ağız sözlükleri taranarak sözlüklerde yer alan karakter adlarının tespit edilmesi ve bu karakter adlarının kendi aralarında anlamsal olarak sınıflandırılmasının yapılmasına çalışılacaktır. Ayrıca Türkiye ve Azerbaycan ağızlarında görülen karakter adlarının benzerlikleri ve farklılıkları üzerinde de durulacaktır. Çalışma bu yönüyle özelde Türkiye ve Azerbaycan Türkçesi ağızlarındaki karakter adları ile ilgili çalışmalara genelde de Türk adbilimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır. |
Proje Adı |
Ekolojik Göstergebilimsel / Ekosemiyotik Dil Bağlamında Abdullah Tukay’ın Şiirleri |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
TÜBİTAK (TÜBİTAK-2209-A) |
Proje Ekibi |
Başvuru Sahibi: Ferit TURGUT, Danışman: Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN |
Proje Özeti |
Göstergebilim, semiyotik veya semiyoloji, göstergelerin üretilmesi, yorumlanması veya işaretleri anlama süreçlerini içeren bütün faktörlerin sistematik bir şekilde incelenmesine dayalı bir bilim dalıdır. Kültürel kodlar, gelenekler ve metni anlama süreçlerine göre düzenlenmiş işaret sistemleri diye nitelenen her şey semiyotiğin inceleme alanına girmektedir. Yirminci yüzyılın düşünce dünyasında sistemleşerek farklı bilimsel yaklaşımlara uygulanmış olan göstergebilimin en önemli yansımalarından biri de edebiyat alanında olmuştur. Özellikle insan ve ekosistem arasındaki göstergesel ilişkiyi ele alan ve “ekolojik göstergebilim”, “ekosemiyotik” veya “göstergebilimsel ekoloji” olarak adlandırılan yaklaşım, yirminci yüzyılın sonlarına doğru edebiyat dünyasında çokça değer bulmuştur. Kültürel göstergebilimin bir parçası olarak kabul edilen ekosemiyotik, insan-dışı sistemlerin de bir göstergesel yapısı olduğundan hareketle daha çok insan-doğa/insan-dış dünya arasındaki ilişkiyi göstergesel açıdan inceler. Edebiyat eleştirisinde ise ekosemiyotik yaklaşımlar özellikle “ekolojik okur yazar olma” bilincini doğurmayı hedefler. Türk dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan Abdullah Tukay’ın şiirlerinde canlı varlıklar kadar cansız varlıklara da göstergesel bir nitelik atfedilir. Bu bağlamda Tukay’ın düşünce dünyasında ve dilinde göstergebilimsel ekolojinin temel yansımaları kendini gösterir. Onun eserlerinde tüm insanlığı kapsayan, evrensel anlamda insan-tabiat birlikteliğine ulaşmayı hedefleyen ekosemiyotik bir anlam ve kavram alanı sunuluyor. Bu çalışmada Türk dünyasının ve Tatar edebiyatının önde gelen şairlerinden Abdullah Tukay’ın şiirlerinde ekosemiyotik dilin yansımalarının neler olduğu; insan-tabiat/insan-dış dünya ilişkisinin ekosemiyotik anlamda nasıl olduğunun okunması amaçlanmaktadır. Aynı zamanda çalışmada Abdullah Tukay’ın evren ve doğa için taşıdığı ekolojik kaygılar ve insanın doğa ile bütünleşirse daha kıymetli bir varlık olacağı anlayışı da konu edilecektir. |
Proje Adı |
Eski Türkçedeki Apelyatif Mikrotoponimlerin Kırgız Türkçesindeki İzleri |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
TÜBİTAK (TÜBİTAK-2209-A) |
Proje Ekibi |
Başvuru Sahibi: Seher KEPENÇ, Danışman: Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN |
Proje Özeti |
Ad bilim (onomastik), dil bilimin en önemli alanlarından birini oluşturmaktadır. Ad bilimin en önemli alt kollarından birini ise yer ve mekân adları oluşturmaktadır. Yer/mekân adları, kendi içinde özel yer/mekân adları (onimiler) ve özel bir adlandırmaya dayalı olmayan cins yer/mekân adları (apelyatifler) olarak ikiye ayrılmaktadır. Yer/mekân adları, dil bilimsel çalışmaların önemli bir bölümünü oluşturmakla beraber; geçmişe ışık tutması ve toplumların kültürel yapısını ortaya koyması açısından üzerinde en çok çalışılan alanlardan biri haline gelmiştir. Bu alanla ilgili olarak en dikkat çekici özelliklerden biri de yer/mekân adlarındaki Eski Türkçe izlerdir. Toplumların yerleşme ve kültür tarihinin aydınlatılmasında yer ve coğrafya adlandırmaları önemli kaynak malzemelerdir. Bu yönüyle toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal izlerinin takip edilebildiği en önemli alanlardan birini oluşturan yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe izlerin tespit edilmesi, geçmişle kurulacak dil, tarih ve kültür ilişkileri açısından ayrı bir ehemmiyet taşımaktadır. Kırgız Türkçesi yazı dilinde yer alan apelyatif mikrotoponim adlarındaki Eski Türkçe izler belirlenirken sözcüklerin tarihî dönemlerde kullanılmış olan biçimlerinin birebir korunmasıyla veya tarihî dönemlerdeki formuna en yakın bir şekilde eşleşmesiyle ortaya çıkan dil birimlerine yer verilecektir. Bu çalışmada Kırgız Türkçesi yazı dilinde yer alan apelyatif mikrotoponimlerin söz varlığı açısından taşıdığı Eski Türkçe izlerin ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. Bu amaçla K. K. Yudahin tarafından yazılan ve Türk Dili Kurumu tarafından 2011 yılında yayımlanmış olan “Kırgız Sözlüğü” adlı eser taranarak elde edilen ve özel bir adlandırmaya dayalı olmayan cins yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe eşleşmeler ortaya konulmaya çalışılacaktır. Çalışma bu yönüyle özelde Kırgız Türkçesindeki yer adları bilimine genelde de Türk ad bilimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır. |
Proje Adı |
Türkiye Türkçesi Ağız Atlası Projesi |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
Türk Dil Kurumu |
Proje Ekibi |
Araştırmacı: Prof. Dr. Ercan ALKAYA, Danışman: Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN, Doç. Dr. Mehmet ÖZEREN, Arş. Gör. Veysel İbrahim KARACA, Arş. Gör. Tuğba GÖKBAYIR |
Proje Özeti |
Türkiye Türkçesi ağız atlasına veri toplamak. |
Proje Adı |
Değerler Eğitimi Bağlamında Efsaneler |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
Fırat Üniversitesi BAP |
Proje Ekibi |
Doç. Dr. Gülda ÇETİNDAĞ SÜME |
Proje Özeti |
Türk kültürü gelenek ve görenekleri, örf ve âdetleri, manzum ve mensur türleri ile geçmişten günümüze bir hazine konumundadır. Bu hazinenin önemli bir bölümünü de anlatmaya dayalı türler oluşturmaktadır. Destan, halk hikâyesi, masal, fıkra gibi yaşam tarzını, dilimizi, inancımızı, gelenek ve göreneklerimizi, hayata bakış açımızı anlatan mensur türlerden biri de efsanelerdir. Efsane; insan, hayvan, olay, zaman, mekân, tabiat gibi unsurları farklı bir dil ile ele alan, bu olağanüstü dil ve anlatıma bağlı olarak bir ders veren anlatılardır. Efsanelerin en önemli özelliği bu olağanüstü anlatı içinde bir ders verme gayesi gütmesidir. Bir yerin adının alınışı; dağın, denizin, ovanın meydana gelişi; bir hayvana, taşa ya da bitkiye dönüşüm; ödülün ve cezanın verilişi gibi pek çok husus efsanelerin özel dili ile dinleyicilere ulaşır. Dinî değerlere saygı gösterme, büyükleri sayma, küçükleri sevme, millî değerlere sahip çıkma, tabiatı koruma gibi olumlu değerler efsaneler ile öğretilirken; yalan söyleme, zalim olma, hile yapma, millî ve manevi değerlere zarar verme, insanları, hayvanları ya da tabiatı hor görme gibi durum ve davranışların insana kaybettirdikleri efsanelerde dile getirilir. Bu bağlamda efsaneler geçmişten günümüze nesiller arasında anlatılarak dinî, millî, ahlaki, terbiyevi değerler doğrultusunda her kesimden her yaştan insana mesaj vererek halk kültürüne hizmet eder. Değerler eğitimi bağlamında doğrudan söylenerek etkili olmayacak iletilerin efsaneler aracılığıyla öğreterek, yaşatarak ve kalıcılığı sağlayarak doğru yoldan doğru bir dille anlatılarak yediden yetmişe etkileyici olması sağlanır. Efsanenin inandırıcılığına bağlı olarak efsanenin verdiği iletinin de inandırıcılığından ve verdiği değerler eğitiminden şüphe edilmez. Bu çalışma ile efsanelerin Türk kültürünün değerlerini olumlu biçimde gelecek nesillere aktarması hedeflenmektedir. |
Proje Adı |
Çocuk Edebiyatında Mâni ve Türkülerin İşlevselliği |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
Fırat Üniversitesi BAP (Performans) |
Proje Ekibi |
Doç. Dr. Gülda ÇETİNDAĞ SÜME |
Proje Özeti |
Çocuk edebiyatı, Türk edebiyatının en önemli alanlarından biridir. Çocukların eğitimi, kelime dağarcığının zenginleştirilmesi, dil öğreniminin kazanılması, çocukların geleceğe güvenle bakabilmelerinin sağlanması, aileyle bağlarının sağlamlaştırılması, bakış açılarının ve hayal dünyalarının zenginleştirilmesi açısından halk edebiyatı ürünlerinin farkındalıkla kullanılması oldukça önemlidir. Halk edebiyatının mani ve türkü gibi manzum ürünlerinde geçen gelenek ve görenek, örf ve âdet, dil, din, inanış gibi hususların işlevsel açıdan çocuklara kazandırılması bu çalışma ile hedeflenmektedir. Bu amaçla çalışmada mani ve türkülerden hareketle çocukların fiziksel, ruhsal açıdan gelişimlerine katkı sağlayacak pek çok husus tespit edilerek yorumlanacaktır. Bu bağlamda tespit edilen başlıklar kendi içinde tasnif edilerek eğitimsel işlevleri yönünden incelenecektir. Halk edebiyatının ilk manzum ürünlerinden kabul edilen mani ve türküler aracılığıyla çocuklara verilmek istenen mesajlar daha etkili ve zevkli hâle gelmiş olacak, eğitimsel işlevlerin kalıcılığı artırılacaktır. |
Proje Adı |
Madencilik ve Sanayileşme Bağlamında Halk Kültürü: Karadeniz Ereğli Örneği |
Destekleyen Kuruluş(lar) |
Tübitak (3501 Kariyer Geliştirme) |
Proje Ekibi |
Dr. Öğretim Üyesi Serdar Deniz ÖZDEMİR (Yürütücü), Doç. Dr. Gülda ÇETİNDAĞ SÜME (Araştırmacı), Oğuzhan PAMUKÇU (Bursiyer) |
Proje Özeti |
Halk kültürü, bir milletin kuşaktan kuşağa aktarılan maddi-manevi, geleneğe bağlı dünya görüşünü ve varoluş biçimini ifade eden değerler bütünüdür. Bu bağlamda var olan ve nesiller boyunca aktarılan/aktarılması gereken kültürel ürünlerin incelenmesi gereklilik arz etmektedir. Değerlerin, yapısal işlevselci açıdan incelenmesi folklorun, yapı-işlev-toplum-kültür ekseninde daha iyi anlaşılmasına imkân tanıyacaktır. Bu düşünceden hareketle projenin kapsamını, Zonguldak’ın Ereğli ilçesi örneklem evreninde, madencilik ve sanayileşme bağlamında halk kültürü ürünlerinin nitel araştırma yöntemleri ile derlenmesi ve bu folklor ürünlerinin yapısal işlevselci açıdan çözümlenmesi oluşturmaktadır. Bu açıdan proje, konu bakımından kariyer geliştirme potansiyeli yüksek bir çalışmadır. Özellikle alan araştırması faaliyeti içermesi planlanan proje, yürütücünün halk bilimi ile ilişkili kariyerine güçlü bir değer sağlayacaktır. Projenin önemli aşamalarından biri olan saha çalışması sırasında hem yöre halkına hem de yörenin madencilik ve sanayileşme bağlamındaki kültürel dinamiklerine temas edilecektir. Bu durum, yürütücünün etkili iletişim becerileri geliştirmesi açısından da değerlidir. Yapısal işlevselci çözümleme ile yürütücü, kurum ve birey-kurum, kurum-kurum ilişkilerinde ortaya çıkan yapıların niteliğini ortaya koyma becerisi kazanacaktır. Teknoloji ile uyumlu şekilde sosyal medya araçlarının da kullanılacağı proje sayesinde, yürütücünün yeni yetenekler geliştirmesine kapı aralanacaktır. Madencilik ve sanayileşme bağlamında halk kültürü ürünleri üzerine çalışılması ve bunların yapısal işlevselci açıdan çözümlenmesi bu projenin özgün değeridir. |
Hızlı Erişim